Dünya Hipertansiyon Günü, yüksek kan basıncından kaynaklanan önlenebilir hastalıklar olan inme (felç), kalp ve böbrek hastalıklarına dikkat çekmek ve korunma, tanı ve tedavi konusunda halkı bilgilendirmek amacıyla organize edilmektedir.
Hipertansiyon arteriyel kan basıncının normal olarak kabul edilen sınırların üstüne çıkması olarak tanımlanmaktadır. Dünya sağlık örgütü ve uluslararası hipertansiyon derneği, 18 yaşın üstündeki bireylerde, 140/90 mmHg üzerindeki kan basıncını hipertansiyon olarak kabul etmektedir. Hipertansif hastalarda sistolik kan basıncı ,diyostalik kan basıncı veya her ikisi de yükselmiş olabilir. Heyecanlanma, korku veya egzersizin neden olduğu geçici yükselmeler hipertansif hastalık olarak kabul edilmemektedir.
Hipertansiyon, uzun yıllar belirtisiz seyredebilir. Tek somut bulgu, arteriyel kan basıncının yüksek olmasıdır. Ciddi komplikasyonlar uzun yıllar sonra ortaya çıkar. Yüksek kan basıncının nedenleri olarak; genetik faktörler, kalp debisi, aşırı sodyum alımı, düşük potasyum alımı, böbreklerle ilgili hastalıklar , damar yapı bozuklukları, şişmanlık, İnsülin direnci ve hiperinsulinemi, sigara, alkol ve fiziksel hareketsizlik sayılabilir.
Hipertansiyonun; kalp yetmezliği, koroner kalp hastalığı, böbrek yetmezliği, beyin ve gözde oluşabilecek hipertansif krizler gibi komplikasyonları yaşamı önemli ölçüde zorlaştırmaktadır. Erişkinlerde görülen ölüm nedenleri arasında, hipertansiyon komplikasyonları ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizin sanayileşme sürecinde beslenme alışkanlıkları değiştiğinden, besinden alınan sodyumun çoğunun hazır besinlerden alındığı bilinmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü/Uluslararası Hipertansiyon Derneği Kılavuz Kurulu’nun ve Hipertansiyon Primer Prevansiyonu için ABD Çalışma Grubu’nun raporlarında, koruyucu tıp ve halk sağlığı için aşağıdaki öneriler belirlenmiştir:
- Vücut ağırlığının kontrol altında tutulması ve fiziksel aktivitenin artırılması
- Alkol tüketimin sınırlandırılması (günde 26 g etanol )
- Günlük sodyum miktarı günde < 2. 4 g Na (<6 g tuz) sınırlandırılması
- Potasyum alımının arttırılması
HİPERTANSİYONDA TEDAVİNİN AMAÇ VE HEDEFLERİ
Hipertansiyon tedavisindeki amaç, morbidite ve mortalitenin azaltılması için sistolik kan basıncının 140 mmHg’nın, diyastolik kan basıncının ise 90 mmHg’nın altında tutulması hedeflenmelidir. Bu amaçlar doğrultusundaki hedefler aşağıda verilmiştir.
Yaşam Tarzı Değişikliği : Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi her hasta için bireysel olmalıdır. Yüksek risk grubundaki hipertansiflerde ilaç tedavisine başlanması geciktirilmemelidir.
Fiziksel aktivite: Sedanter yaşam süren kişilerde hipertansiyon gelişme riski, düzenli fiziksel aktivitesi olanlara göre %20-50 daha fazladır. Düzenli egzersiz yapan hipertansiflerde sistolik kan basıncında 4-8 mmHg düşme olmaktadır. Düzenli egzersiz yapanlarda arter sertliği azalmakta ve insülin duyarlılığı artmaktadır. Bu mekanizmalar kan basıncının düşmesinde rol oynamaktadır.
Sigara içiminin bırakılması: Sigara içimi kardiovasküler riski 2-3 kat artıran bir faktördür. Her sigara içiminden sonra 15-30 dk. süren akut kan basıncı yükselmesi olur. Sigara içiminin bırakılmasından sonraki bir yıl içinde kardiyovasküler olarak olumlu etkiler görülür.
Psikolojik stres ve gevşeme teknikleri: Stres, heyecan gibi farklı nedenlerden oluşan uyaranlar kişilerin kan basıncında ani ve beklenmedik yükselmelere neden olabilir.
HİPERTANSİYONDA BESLENME TEDAVİSİ
Şişmanlık: Vücut kütle indeksinin 27 veya daha fazla olması ile hipertansiyon arasında ilişki vardır. Obez hipertansiflerde dislipidemi, insülin direnci, kardiovasküler olay, diabetes mellitus sıklığı fazladır. Kontrollü klinik çalışmalarda; 1 kg vücut ağırlığı kaybının sistolik ve diyastolik kan basınçlarında sırasıyla 1.6 mmHg ve 1.3 mmHg düşme sağladığı gösterilmiştir. Kilo kaybı ile antihipertansif ilaçların sayısı ve dozu azaltılabilmektedir.
Potasyum alımı: Diyetle, taze meyve ve sebzelerden alınan günde yaklaşık 90mmol potasyum hipertansiflerde kan basıncını düşürebilmektedir.
Magnezyum alımı: Çalışmalar, düşük magnezyumlu diyet alanlarda hipertansiyon prevalansınının fazla olduğunu göstermektedir. Magnezyum yetersizliği; aynı zamanda hipertansiflerde yaygın olarak görülen insülin direncine neden olan bir durumdur.
Vejetaryen diyet: Vejetaryenlerde daha düşük kan basıncı eğilimi vardır. Vejetaryen diyeti uygulayan hipertansif hastalarda, 6 hafta içinde sistolik kan basıncında ortalama 5 mmHg’lık bir düşme saptanmıştır.
Lifli gıda alımı: Lifli gıdalar daha fazla potasyum ve daha az sodyum içermektedir Randomize, kontrollü olarak yürütülen 12 çalışmanın metaanaliz sonuçları günde ortalama 14g lif alımının kan basıncında 1.2/1.8 mmHg düşmeye neden olduğunu göstermiştir.
Balık yağı: Günde 3-6 g omega-3 alınması hipertansiflerde sistolik kan basıncında 4 mmHg, diyastolik kan basıncında 3 mmHg düşme sağlamaktadır.
Protein: Diyetle alınan protein miktarı normalden %30 daha fazla olan kişilerdeki kan basıncının, diyetlerindeki protein miktarı normalden %30 daha az olanlara göre kan basınçlarının 3/1.5 mmHg daha düşük olduğunu bildiren çalışmalar vardır.
Karbonhidrat: Rafine edilmiş şekerlerin kan basıncını arttırma, kompleks şekerlerin kan basıncını düşürme eğiliminde olduğunu ileri süren çalışmalar bulunmaktadır.
Kafein: Kafein sistolik ve diyastolik kan basıncını, bir kaç saatlik sürede 5-15 mmHg yükseltmektedir.
Alkol kullanımı: Alkol kullanan bireylerde akut kan basıncı yükselmeleri görülebilmektedir. Alkol kullanımı, antihipertansif ilaçların etkisini azaltırken inme riskini artıran bir faktördür.
Tuz kısıtlaması: Tuz ve sodyum kavramları karıştırılmamalıdır. Sodyum, çoğunlukla sofra tuzu/NaCl şeklinde besinlerle alınmaktadır. Sodyum tuz formu dışında diğer şekillerde alındığında (Na bicarbonat gibi) kan basıncı arttırıcı etkisi fazla değildir. Klinik, randomize çalışmalarda hipertansif hastalarda sodyum alımı günde 4.7-5.8 gr ile kısıtlandığında sistolik kan basıncında 4.8±1 mmHg, diyastolik kan basıncında 2.5±0.7 mmHg düşme görülmüştür.
HİPERTANSİYONDA DİYET ÖNERİLERİ
- Sofrada tuzluk kullanılmamalı,
- Hazır diyet tuzlar kullanılmamalı,
- Hazır, paketli gıdaları tüketilmemeli,
- Sebze ve meyve tüketimi artırılmalı,
- Tuzsuz ekmek tercih edilmeli,
- Peynir ve zeytin tuzsuz tüketilmeli,
- Ev dışında yemek yeme sıklığı azaltılmalı,
- İşlenmiş et ürünleri kullanılmamalı,
- Tuzlu zeytin, tuzlu peynir, turşular, salamuralar, konserve besinler, kullanılmamalı,
- Tuzlanmış, tütsülenmiş, salamura edilmiş ve kurutulmuş etler, balıklar kullanılmamalı,
- Tuzlu kuruyemişler, kraker, cipsler, hazır çorbalar, hazır soslar kullanılmamalı,
- Ev salçaları kullanılmamalı,
- Maden Suyu ve sodası kullanılmamalı,
- Hastalara günde 5g’dan az ( 1 silme tatlı kaşığı) tuz almaları önerilmelidir.
Diyetisyen Hülya Şafak