Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) kapalı bir basınç odasında tümüyle basınç altına alınan hastaya aralıklı olarak % 100 oksijen solutmak suretiyle uygulanan medikal bir tedavi yöntemidir.
Hastalar basınç odasına girdikten sonra kapılar kapatılır ve içeri hava verilerek odanın basıncı artırılır. Atmosfer basıncının 2-2.5 katı basınca ulaştığında basınçlandırma işlemi durdurulur ve tedavi bu basınçta sürdürülür. Hastaya maske, başlık veya endotrakeal tüp vasıtası ile %100 oksijen solutulur. Bu esnada basınç odasının içinde bir sağlık görevlisi bulunmaktadır. Aynı zamanda hastalar dışarıdan da monitörler ile basınç odası operatörü ve doktor tarafından takip edilmektedir. Hastalar basınç odası içinde 2 saat kalmaktadır.
Kliniğimizde, çok kişilik basınç odasında aynı anda oturarak 11 hasta veya aynı anda 2 sedyeli hasta tedavi kapasitemiz mevcuttur. Kliniğimizde aynı zamanda tek kişilik basınç odası da bulunmaktadır. Hastalar tedaviye 30 dakika önce çağırılıp pansumanları yapılmakta, daha sonra basınç odası içine hastalar yerleştirilerek tedaviye başlanmaktadır.
Hastaların büyük bir bölümü günde bir seans tedavi görürler. Ancak bazı acil durumlarda günlük seans sayısı üçe kadar çıkabilmektedir. Toplam seans sayısı hastalığa göre değişmektedir.
Tedavi esnasında hastalar neler hisseder?
Basınçlandırma esnasında hastalar uçak yolculuklarındaki gibi kulaklarda bir dolgunluk hisseder. Hastalar bu esnada kulak açma manevralarını yapmalıdırlar. Yani yutkunarak, ya da burnu kapatıp kulaklara doğru hava üfleyerek orta kulaktaki basıncı dış basınçla eşitlemeye çalışırlar.
Tedavinin yan etkisi var mıdır?
En sık görülen yan etki basınç değişikliğinin kulak ve sinüslerde yaptığı etkidir. Bu durum tehlikeli olmayıp, basınç eşitleme yöntemlerinin öğrenilmesiyle önlenebilir. Diğer yan etkiler oldukça nadir görülmekte olup, oksijen toksisitesi, pnömotoraks (akciğerdeki hava dolu kapalı alanların yırtılması) ve geçici miyopi olarak sıralanabilir.
Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) nasıl etki eder?
HBOT sırasında hastaların plazmasında yüksek miktarda oksijen çözünür ve dokulara taşınan oksijen miktarı artar. Yüksek oksijen düzeyi bazı bakterilerin (anaerobik) üremesini durdurur. Lökosit aktivasyonu güçlenir ve yara iyileşmesinde vücudun enfeksiyonlarla başa çıkmasına destek olur. HBOT ile bazı antibiyotiklerin etkinliği artar. Ödemi azaltır. Yara bölgesinde yeni damar oluşumunu (angiogenesis) destekler.
TarihçemizÜlkemizde Gölcük Serbest Çıkış Kulesi ile Dalgıç Okulu’ndaki sualtı çalışmalarına bazı hekimlerin katıldıkları bilinmektedir. Ancak ülkemizde hiperbarik tıbbın tarihçesi asıl olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Çubuklu Kurtarma Sualtı Komutanlığı ile İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Kürsüsü arasında 1976 yılında imzalanan bir protokol ile başlamıştır. 1980 yılında Türkiye’de ilk Sualtı Hekimliği konulu tez yayınlanmış ve İstanbul Tıp Fakültesi öğrencilerine sualtı fiziği, sualtı fizyolojisi ve sualtı kliniği konulu dersler verilmeye başlanmıştır. 1981 yılında düzenlenen toplantı sonrası Sağlık Bakanlığı uzmanlık tüzüğünde o zamana kadar “Deniz Tababet,” olarak anılan uzmanlık dalı, “Deniz ve Sualtı Hekimliği” olarak değiştirilmiştir. 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde Sualtı Simpozyumu bu konudaki ilk ulusal bilim toplantısı olarak düzenlenmiştir. 1984 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nde Sualtı Hekimliği Bilim Dalı ve GATA’da Haydarpaşa Hastanesi’nde Deniz ve Sualtı Hekimliği Anabilim Dalı kurulmuştur. 1989 yılında ise İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde Deniz ve Sualtı Hekimliği Anabilim Dalına dönüştürülmüştür. Böylece dalgıç ve balıkadam muayenelerinin yanı sıra diğer hastalıklarda HBOT uygulamalarına da başlanmıştır. 2001 yılında ise Ankara GATA’da “Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp AD” kurulmuştur.
Ülkemizde başta İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Konya, Bursa olmak üzere toplam 22 ilde en az bir “Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp” merkezi bulunmaktadır